510

Hepiniz ne güzel insanlarsınız. Ne güzel büyüdünüz, olması gerekiği gibi aheste ve yıllara bölünerek. Aşırı yavaş ve aksak ritimli bir şarkı eşliğinde, ağır çekimle yan yana sıra olduğunuzu düşünün. Bir elinizde taş var. Avcunuzun kavrayabileceği büyüklükte. Önünüzden kortej halinde neden-niçin-nasıl katıldığınızı bile bilmediğiniz bir savaşın size göre en büyük suçluları geçiyor. Büyük bir ayıbı herkese ibret olsun diye sunmak için geçiyorlar teker teker. Öyle tek başlarına yalın ayak yürüyorlar. Aralarından sıyrılıp hepinizin elini sıkıyorum. Büyük bir gülümseme ile tebrik ediyorum sizi. O kadar bayılıyorum ki hepinize korteji oluşturan sırada değil sizin tarafınızda olmak ve hepinize sevgi ile sarılmak istiyorum. Üzerimdeki çamur ve pislikten biraz bulaştırmak istiyorum açıkçası. Çünkü paylaşmak çok güzel bir şey. Ağzınızdan hiç düşürmediğinizi ve her daim paylaşmak için yanıp tutuştuğunuzu biliyorum. O kadar iyi biliyorum ki ben aniden yaşlanıyorum. Sizin güzel gençliğinize ve enerjinize hayran, ben bitip tükeniyorum. Siz elinizdeki taşı bana sallamadan önce benim dizlerim iltihaplanıyor. Aklım bir gidip bir geliyor. Kesik kesik görüntüler dökülüyor ağzıma. Yutmaya çalışıyorum ama boğazımdan geçmiyor sizsiz. Hiç abartmadan gülüp eğlendiğiniz zamanlar mesela. Dertten yoksun kahkahalarla duvarları ve insanları yıktığınız zamanlar. Ne bileyim, yalnız kaldığınızda insan sesi dolsun diye ortalık, o kortejdekileri arkadaş bellediğiniz insanlar mesela. 5 liralık banknotlarla çileklendiğiniz zaman hiç olmadığınız kadar güçlü hissettiğiniz anlar. Sonra evinize birileri geldiğinde, alelacele kapamaya çalıştığınız pornolar. Çünkü yalnızlıktan kendinizi becerdiğinizi ama bunu asla hayalgücünüzle değil de bir imaj yardımı ile yaptığınızı güçsüzlük adlederek kendinize sır olarak saklamayı seçtiğinizi hiçbirimiz bilmiyoruz. Ve asla bilemeyeceğiz. Kendi içinizde kendinizi "dünyayı değiştirecek güç" diye gezegene lanse edip dışarıda döktüğünüz sütleri beraber dillediğiniz kediler. Siz kedileri de aşırı seviyorsunuz değil mi? Onlar varken bir insana hiç ihtiyaç duymadığınızı hatırlıyorum ben. Geceleri rüyalarınızdan, yalnızlıktan kendinizi kalın bir halata asıp başaramadığınızı anıra anıra sayıklarken uyandığınızı hiç hatırlamıyorum. Bu, sizin ve inandığınız şeyin arasındaki ufak bir ölü piksel. Bomboş orası. Hiçbirimiz bilmiyoruz bunu ve bilemeyeceğiz de.
Sonrasında ise işler tamamen değişiyor. Güzelce ve olması gibi büyüdüğünüz için, yanınızdaki o elinizi tutan birileri, sizi kendi hayat çukuruna sürüklüyor ve bir anda ortadan yok olmanız gerektiğini idrak ediyorsunuz. Çünkü büyümek böyle bir şey. Gerçek bir yetişkin olmak herkesin harcı olmamalı. Bu harcı karabilecek kişiler güçlü kollara sahip ve taşı tuttuğu gibi küreği de tutmayı becerecek kişiler olmalıydı.
İlk taşı günahsız olanınız attı sonra. O kadar günahsızdı ki, "Baba beni neden bıraktın?" diye içten içe ağladı. Çünkü yaygara yapsaydı herkes onu kendi beyninin aşırı lüks ve pleksiglass çarmıhına gerecekti. Çünkü herkes o kadar barışçıl ve kabulleniciydi ki o aşırı komforlu, aşırı lüks çarmıhlarda misafirperverliğin en güzelini yaşatabilirdi. Kimse bunu istemedi. İçten içe ve hatta gözlerinizin direkt içine bakarak anlatmaya çalıştıkları "gelip rahatımızı bozma." mesajını verdiler. Verilen mesaj alındı çünkü herkes inanılmaz zekiydi. Evrim tarihinin belki de iki ayak üzerinde duran en sağlam yaratığıydınız hepiniz. Bu yüzden kortejde siz değil, ben yürüyorum ve sizinle size duyduğum inanılmaz aşırı sevgimi paylaşmak istiyorum. Paylaşmayı ne kadar sevdiğinizi iyi biliyorum. Vicdanınızın bastırılamaz sesleri gelip kulaklarımı sağır ediyor. Merhamet ile çarpan kalbinizin saliseler içinde pompaladığı şefkat, pompaladığınız kanın alyuvar sayısını geçiyor. Derinizin dış tarafında aynı havayı soluduğunuz herkesi kollarınızın uzanabildiği ölçüde sarıp sarmalıyorsunuz, iyi bilirim. İçinizden tonlarca küfürle beraber midenizde oluşan, yabancı bir dokuyu hissetmenin bulantısını yaşasanız bile ki, yo, asla yaşamazsınız bunu siz, hiç bozuntuya vermeyensiniz. Çünkü siz bugüne kadar dünya üzerine inmiş en muhteşem ve güçlü ve sağlam iki ayaklı karakter timsalisiniz. Kendiniz dışında herkes sizlere muhtaç ve bir baba gibi ocağın ateşini söndürmeden hepsini kibirle kollamak, gaddarca dahi olsa oyalanacak bir şeyler fırlatmak kişiliğinizin yakasına iliştirilmiş nazar boncuklu maşallahı.
Tüm bunlar olurken kortejin savaş suçluları bu nedenle diri olmalı.

Ölüm sadece en güçsüzlere yakışan doğal bir seleksiyon, sizin temelli silinmenizdeki asalet ise beyaz kurtlara yem olarak kendinizi sadaka niyetine bağışlamanız:

Yaradanı öldür, yaratılıştaki deformasyon yüzünden. Yaratılanı öldür, yaradanın karakterindeki yoksunluğun büyüklüğünden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder